Saturday, March 24, 2007
Selim'e
Selim artik masallah yerinde durmuyor, ve cok kullandigi kelime ac ac. Birseyi istediginde ac ac diye bagiriyor tatli tatli. Aciktigi zaman mamma, elma vs diyor isaret ederekten. Aciktigini acikca belli ediyor yani... Onun birde pilli ati var, koyuyorsun digidigidik gidiyor. At kelimesinin birsey atmak oldugunuda biliyor. Ver kelimesini, getir kelimesinide biliyor. Baba ile anneyi bazen karistiriyor. El supurgesi bu kucuk elektrikli el supurgelerinden, tasimasi cok kolay yani. Aciyoruz bazen pili bitinceye kadar etrafi supurmeye devam ediyor. Ben yorulmuyorum, ama ayni zamanda su tezleri bitirmeye calisiyoruz ya ondan biraz. Yoksa ona butun zamanlarimiz feda olsun ins. Su anda devamli inglizce seyrediyor ama bileniniz Turkce birseyler varsa online adresini gonderirse seviniriz. Abonede olabiliriz aslinsa. Maksat Turkce ogrenmek olsun dimi. Onun 3-5 dil bilmesini istiyoruz ve oyle yonlendirecegiz ins. Hayirlisi bakalim. Ben de baya yaramazmisim, ama Selim kadar mi bilmiyorum. Duydugumuz kadariyla anneside durmazmis yerinde hic. Su kilkurdu hikayesi...Fotograf makinasini bir arkadasa emanet vermistik New York sokaklarinda kaybetmis. Hangi zenci kullaniyordur, yada ebay de satilmistir belki. Sagolsun arkadas parasini verdi Iremin begendigi makinalar var onlardan birisini alacagiz 100 megapixel li:) Bu cocuk muhabbeti yapmak cok eglenceli yaw, dertlerinden siyriliyorsun, kendini unutuyorsun. Bize cennetten gelmis, evimize cennet bahcelerini getiren biricik emanetlerimiz onlar, nasil bikalim dimi. Herkese nasip olsun ins, aslinda Selim de sansli tam biz ogrenciligimizde geldi hayata, ve onunla hep ilgileniyoruz. Ins digerlerinede onun gibi ilgilenebiliriz, tabiki nasip olursa. Amma uzun oldu backyardigans lara. Bu arada orijinali gibi olmuyor cizgi filmler, selendirme effectler falan kayboluyor. Artik bizde cocuk programlarini seyretmekten sikinti basiyor artik. Gelip ac ac ac diyor istedigi programi actiriyor benim laptop ta, calisiyormusum hic onemli degil. Oglumuzu hem ben hem de annesi cok seviyoruz, ve onun iyilikleri icin hep dua ediyoruz. Sizlerde kendi cocuklarinizdan ve bizden eksik etmeyin dualarinizi insallah... Bu yaziyi oglumuzun sayfasina yazmistim, ve buraya girenlerde okusun istedim insallah.
Thursday, March 15, 2007
Bu ayrilik
Bu ayrilik gercekten icimi yakmaya basladi hic annem ve babamdan bu kadar ayri kalmamistim. Babamin resmini gordum bugun Talha nin sayfasinda, hemen kucaklamak istedim onu, ama uzaklarda mumkun degil. Zaten ruyalarimdan da cikmiyorlar. Rabbim biran once anne ve babama kavusmayi nasip eyle. Dusunuyorumda en yakin gelecek kisa gideriz gibime geliyor oda en iyi ihtimal, cunku yeni sehre tasinmak ise baslamak hepsi baya vaktimizi alacak. Arada bir kacamak yapip gideyim mi diyorum, ama gelirken vizeye basvuracak olmam ve ne kadar bekleteceklerini bilmedigimden cesaret edemiyorum, cunku bu yaz ders verecegim okulda. Ve mayis ortasinda baslayacak muhtemelen. Insallah biran once bir firsat dogarda gideriz ozledigimiz diyarlara, ve anne babamiza. Gercekten cok zor dostlar, bundan sonra senede birkac kere TR ziyareti yapariz isleri yerine koyduktan sonra. Amin Allahim amiiin. Sen hem bize hem de anne babalarimiza sabir ve selamet ver. Iki cihanda bizleri onlardan ayirma. Ayrilik, hasret ve mucadele. Hayatimiz boyle yazilmis ve yasiyoruz. Guzel seylerde nasip oluyor tabiki. Ikimizde doktoralarimizi bitiriyoruz, ve guzel yerlerde islere baslayacagiz peygamber meslegine. Oglumuz o zaten basli basina bize Rabbimizin buyuk bir hediyesi ve emaneti. Ona gore yetistirip onun yolundan gidenlerden ve onu bilenlerden olur ins. Ah annem ve babam sizleri soyle doya doya kucaklasam ve sarilip opse idim. Sizde ayni sekilde hem beni, hemde gelininizi ve torununuzu. Olur ins birgun en yakin zamanda. Hayirsiz evlat degilim inanin, sadece nasip olmadi gorusmek onca seneler...Sizi mutlu edecegiz insallah en kisa zamanda...Siz kulak asmayin insanlarin onlar gelmez artik demelerine, olmadi siz gelirsiniz insallah. Bu diyarlari sizde gormus olursunuz dunya gozuyle...Amiiiin.
Saturday, March 10, 2007
Gunlerimiz dolu dolu gecmeye devam ediyor. Selim i kresten aldiktan sonra okula bir ben gidiyorum bir Irem gidiyor, aslinda ben evden calisabildigim icin cogu gun ben kaliyorum. Tabiki oglumuzla birbirimizi daha da cok kesfetmeye devam ediyoruz. Adam resmen karakter oldu, sadece oynamak yetmiyor konusmakta gerekiyor. Merakli merakli ne uzerine isen gelip bakiyor. TV de seyretmeye devam ediyor, aslinda bu olaydan memnun degiliz ama gosterip ac ac diyor. Bizde bazi programlari seyrettiriyoruz. Internettende bazi Turk cocuk programlari indirip seyrettiriyoruz. Olsun bakalim zaten krese tekrar baslayinca TV seyretmeyecek gene.
Insana cevresinde yasadigi olaylar sabri ve sukru ogretiyor. Aslinda o kadar cevremizde gecen olaylarda etkimiz olabildigini dusunuyorsun. Yani aslinda hayatimizda cok az seye kendimiz karar veriyoruz ve planliyoruz, gerisi cevremize gore duzenledigimiz hayatimiz. Aslinda bizim icin bicilmis bir hayati yasiyor gibiyiz, tabiki onumuze sunulan seceneklerden bazilarini secip yolumuza devam ediyoruz.
Insana cevresinde yasadigi olaylar sabri ve sukru ogretiyor. Aslinda o kadar cevremizde gecen olaylarda etkimiz olabildigini dusunuyorsun. Yani aslinda hayatimizda cok az seye kendimiz karar veriyoruz ve planliyoruz, gerisi cevremize gore duzenledigimiz hayatimiz. Aslinda bizim icin bicilmis bir hayati yasiyor gibiyiz, tabiki onumuze sunulan seceneklerden bazilarini secip yolumuza devam ediyoruz.
Monday, March 5, 2007
Cocuklarimiza sevgi ve sefkatteki ornek
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in tüm insanlığa örnek olan şefkati, merhameti ve müminlere olan düşkünlüğü, çocuklara olan tavrında da çok yoğun olarak görülmektedir. Peygamberimiz (sav) hem kendi çocukları ve torunları hem de ashabının çocukları ile çok yakından ilgilenmiş, doğumlarından isimlerinin konmasına, sağlıklarından ilimlerinin artmasına, giyimlerinden oynadıkları oyunlara kadar onlar için tavsiyelerde bulunmuş, hatta bizzat yol göstermiş, ilgilenmiştir.
Örneğin, Peygamber Efendimiz, kızı Hz. Fatıma (ra)'ya, her iki torununun doğumundan hemen önce"Doğum olunca bana haber vermeden çocuğa hiçbir şey yapmayın"181 diye tembihlemiştir. Bebeklerin doğumundan sonra ise onların beslenmelerini, bakımlarını ve nasıl korunacaklarını bizzat göstererek anlatmıştır.
Peygamberimiz (sav) ayrıca, yeni doğan bebeklere, çocuklarına, torunlarına ve ashabının çocuklarına hep dua etmiştir. Onları severken ya da onların oyunlarını izlerken, onlar için Allah'tan hayırlı ve uzun bir ömür, ilim, hikmet ve iman istemiştir. Örneğin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e her vesilede dua etmiş ve bu duasının, Hz. İbrahim'in Hz. İshak ve Hz. İsmail için ettiği dua olduğunu belirtmiştir.
Ashabından İbn-i Abbas (ra) çocukken Peygamberimiz (sav)'in kendisine "Allah'ım buna hikmeti öğret" diye dua ettiğini aktarır. Ashabından Enes (ra)'e ise çocukluk döneminde, Allah'ın mal ve evladını çok ve ömrünü uzun kılması ve verdiklerinin Enes (ra) hakkında hayırlı ve mübarek olması için dua etmiştir.
Peygamber Efendimiz çocukların oyununa da çok önem vermiş, hatta zaman zaman onlarla oyun oynayarak ilgilenmiştir. Hz. Peygamber (sav), "Çocuğu olan onunla çocuklaşsın" diyerek, anne babalara çocuklarını bizzat eğlendirmelerini tavsiye etmiştir. Peygamberimiz (sav) çocukların yüzme, koşu, güreş gibi oyun ve sporlarla meşgul edilmelerini de tavsiye etmiş, hatta torunlarını ve çevresindeki çocukları buna teşvik etmiştir.
Birçok sahabe, Peygamber Efendimizin çocukları nasıl sevdiğini, onlarla nasıl ilgilendiğini ve oyunlar oynadığını aktarmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir:
Hz. Enes (ra):
"Resulullah aleyhissalatu vesselam çocuklarla şakalaşmada insanların en önde olanıydı."
El Bera (ra):
"Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellemi Hasan omuzunda iken gördüm�"
"Peygamberimiz (sav) kızı Hz. Fatıma (ra)'ya şöyle derdi: 'Haydi şu oğullarımı (Hasan ve Hüseyin) çağır bana!' Ondan sonra o ikisini göğsüne basar, koklardı."
Ya'la İbnu Mürre (ra) Peygamberimiz (sav)'in çocuklara olan sevgisine, onlarla nasıl şakalaştığına dair şunları anlatmıştır:
"Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastladılar, çocuklarla oynuyordu.
"Resulullah (sav) çocuğu görünce ilerleyip cemaatin önüne geçip onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyindenim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin sıbtlardan bir sıbttır (torun)' buyurdu."
Hz. Enes (ra)'in bildirdiğine göre Resulullah (sav), "dünyadaki iki reyhanım" dediği torunları Hasan ve Hüseyin'i sık sık yanına çağırtıp onları koklar ve bağrına basardı.
İbnu Rebi'ati'ibni'l Haris (ra) diyor ki:
"Babam beni, Abbas (ra)'da oğlu el-Fadl (ra)'ı Resulullah'a gönderdi. Huzurlarına girdiğimiz zaman bizi sağlı sollu oturttu ve bizi öylesine sıkı kucakladı ki daha kuvvetlisini görmedik."
Resulullah (sav)çocuklara olan sevgisini gösterirken sıkça onların başlarını okşardı ve onlara hayır duaları ederdi. Örneğin Yusuf İbni Abdillah İbni Selam (ra), "Hz. Peygamber (sav) beni Yusuf diye isimlendirdi, başımı okşadı" der. Amr İbnu Hureys (ra) ise annesinin kendisini Hz. Peygamber (sav)'in huzuruna götürdüğünü, Resulullah (sav)'ın başını okşayıp bol rızka kavuşması için dua ettiğini, Abdullah İbnu Utbe (ra) de beş-altı yaşlarındayken Peygamberimiz Efendimizin başını okşayarak, zürriyeti ve bereketi için dua ettiğini hatırlayabildiğini anlatır.
Hz. Muhammed (sav)'in çocuklara gösterdiği ilgili ve sevgi dolu tavrı, Ebu Hüreyre (ra) de şu örneklerle anlatmıştır:
"Meyvenin ilk çıkanı getirildiği zaman Resulullah (sav) şöyle derdi: 'Allah'ım Bize, Medinemize, meyvelerimize, müdd ve saımıza (yani ölçeklerimize) kat kat bereket ver' diye dua ederdi. Sonra meyveyi orada bulunan en küçük yaştakine verirdi."
"Çocuğa karşı yumuşak davranmak Allah Resulü'nün adetlerindendi. Allah Resulü bir seferden döndüklerinde çocuklar kendilerini karşılarlardı. Allah Resulü de durur sahabelerine çocukları kaldırmalarını emrederdi. Onlar da çocukların kimini Allah Resulü'nün önüne kimisini terkisine bindirir ve bazılarını da kendileri bineklerine alırlardı."
"Resulullah (sav) Hz. Fatıma'nın evinin avlusuna geldi ve oturdu. 'Burada çocuk var mıdır?' diye sordu. Hz. Fatıma'nın çocuğu (Resulullah'ın torunu), süratle koşarak geldi ve Resulullah'ın boynuna sarıldı. Resulullah çocuğu öptü."
"Çocuklarla o kadar içice olmuştu ki, bir defasında yarış yapan çocukları görmüştü de, onların neşesine katılmak için birlikte koşmuştu."
Cabir İbnu Semüre (ra) de aynı konuda şunları anlatmıştır:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte ilk namazı kıldım. Sonra aleyhissalatu vesselam ehline gitti. Onunla ben de çıktım. Onu bir kısım çocuklar karşıladı. Derken onların yanaklarını bir bir okşamaya başladı. Benim yanağımı da okşadı. Elinde bir serinlik ve hoş bir koku hissettim."
Kız çocuklarının doğar doğmaz öldürüldükleri bir dönemde peygamber olarak görevlendirilen Hz. Muhammed (sav), kız çocuklarını da erkek çocuklardan ayırmamak gerektiğini, kız çocuklarını öldürmenin günah olduğunu bildirmiş, ve hepsine eşit sevgi ve ilgi göstererek, topluma da güzel bir örnek olmuştur. Peygamberimiz (sav)'in kız çocuklarındaki güzel özellikleri vurguladığı sözlerinden biri şudur:
"Kız ne güzel evlattır. Şefkatli, yardımsever, munis, kutlu ve analık duyguları ile doludur."
Peygamberimiz (sav) sevgisini hem sözleriyle hem de davranışlarıyla gösterirdi. Çocuklara onları sevdiğini söylerdi.
Peygamber Efendimiz, çocuklara olan şefkatinde hiçbir ayırım gözetmezdi. Kendi çocuklarına ve torunlarına gösterdiği sevgi ve merhametin aynısını diğer Sahabî çocuklarına da gösterirdi. Halid bin Said (ra), Peygamberimiz (sav)'i ziyarete geldiğinde yanında küçük kızı da vardı. Habeşistan'da doğduğu için, Peygamberimiz (sav) ona ayrı bir yakınlık gösterirdi. Bir seferinde Peygamberimiz (sav)'in eline işlemeli bir kumaş parçası geçmişti. Hz. Halid'in kızını çağırttı ve ona verdi, sevindirdi.
Cemre o sıralar küçük bir çocuktu. Babası alır, onu Peygamberimiz (sav)'in huzuruna götürür, derdi ki: "Yâ Resulallah, şu kızım için Allah'a bereketle dua eder misiniz?" Peygamber Efendimiz Cemre'yi kucağına oturttu, elini başına koydu ve bereketle dua buyurdu.
Peygamberimiz (sav)'in yardımcısı Hz. Zeyd (ra)'in oğlu Üsame (ra) Peygamber Efendimiz ile ilgili şunları anlatmıştır:
"Resulullah bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve 'Ya Rabbi, bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karşı merhametliyim' diye dua ederdi."
Bazı kimseler, Peygamberimiz (sav)'in çocuklarla oyun oynamasını, onlarla ilgilenmesini anlamıyorlardı. Bir defasında Akra bin Habis (ra), Peygamberimiz (sav)'i, Hz. Hasan'ı öperken gördü ve şöyle dedi:
"Benim on çocuğum var. Şimdiye kadar hiçbirini öpmedim." Bunun üzerine Peygamberimiz, "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyurdu."
Peygamber Efendimiz mübarek evladı Hz. İbrahim'i de, süt annesinin evinde sık sık ziyarete gider, şefkat ve merhametini göstererek, başını okşar, bağrına basardı. Peygamber Efendimizin hizmetkarı Hz. Enes (ra), ilgili bir hatırasını şöyle anlatır:
"Ben ev halkına Resul-i Ekremden (sav) daha şefkatli, daha merhametli davranan bir kimse hayatımda görmedim. İbrahim, Medine'nin Avali kısmında sütannesinin yanında bulunurken, Peygamberimiz onu görmeye gider, biz de beraberinde bulunurduk... Peygamberimiz içeri girer, oğlunu alır, öper, sonra dönerdi... Yine bir gün gittiğimizde Resulullah çocuğunu getirtti, bağrına bastı. Ona bazı sözler söyledi, onunla konuştu."
Hazret-i Ali anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz bize ziyarete gelmişti. O gece bizde kaldı. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Bir ara Hasan su istedi. Peygamberimiz hemen kalktı ve su kırbasından bir bardak su aldı, çocuğa verdi�"
Peygamberimiz (sav), ayrıca müminlere çocukları arasında adaletle davranmalarını hatırlatmış ve şöyle demiştir:
"Allah'tan korkun. Çocuklarınızın size itaatli olmalarını istediğiniz gibi siz de onların aralarında adaletle davranınız."
"Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever"
Peygamberimiz (sav) çocukların eğitilmeleri ve güzel ahlak ile terbiye edilmeleri üzerinde de durmuş ve bu konuda birçok tavsiyede bulunarak yol göstermiştir. Peygamberimizin (sav) bu konudaki sözlerinden bazıları şöyledir:
"Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz."
"Çocuğun, babası üzerindeki haklarından biri ismini ve edebini güzel yapmasıdır."206
"Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın..."
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), her konuda olduğu gibi, çocuklarla ilgilenmesi, onlara gösterdiği sevgi ve şefkat ile müminlere en güzel örnektir. Peygamberimiz (sav) "Küçüklerimize şefkat etmeyen ... bizden değildir" diyerek, çocuklara gösterilen şefkatin önemini belirtmiştir.
Örneğin, Peygamber Efendimiz, kızı Hz. Fatıma (ra)'ya, her iki torununun doğumundan hemen önce"Doğum olunca bana haber vermeden çocuğa hiçbir şey yapmayın"181 diye tembihlemiştir. Bebeklerin doğumundan sonra ise onların beslenmelerini, bakımlarını ve nasıl korunacaklarını bizzat göstererek anlatmıştır.
Peygamberimiz (sav) ayrıca, yeni doğan bebeklere, çocuklarına, torunlarına ve ashabının çocuklarına hep dua etmiştir. Onları severken ya da onların oyunlarını izlerken, onlar için Allah'tan hayırlı ve uzun bir ömür, ilim, hikmet ve iman istemiştir. Örneğin torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e her vesilede dua etmiş ve bu duasının, Hz. İbrahim'in Hz. İshak ve Hz. İsmail için ettiği dua olduğunu belirtmiştir.
Ashabından İbn-i Abbas (ra) çocukken Peygamberimiz (sav)'in kendisine "Allah'ım buna hikmeti öğret" diye dua ettiğini aktarır. Ashabından Enes (ra)'e ise çocukluk döneminde, Allah'ın mal ve evladını çok ve ömrünü uzun kılması ve verdiklerinin Enes (ra) hakkında hayırlı ve mübarek olması için dua etmiştir.
Peygamber Efendimiz çocukların oyununa da çok önem vermiş, hatta zaman zaman onlarla oyun oynayarak ilgilenmiştir. Hz. Peygamber (sav), "Çocuğu olan onunla çocuklaşsın" diyerek, anne babalara çocuklarını bizzat eğlendirmelerini tavsiye etmiştir. Peygamberimiz (sav) çocukların yüzme, koşu, güreş gibi oyun ve sporlarla meşgul edilmelerini de tavsiye etmiş, hatta torunlarını ve çevresindeki çocukları buna teşvik etmiştir.
Birçok sahabe, Peygamber Efendimizin çocukları nasıl sevdiğini, onlarla nasıl ilgilendiğini ve oyunlar oynadığını aktarmıştır. Bunlardan bazıları şöyledir:
Hz. Enes (ra):
"Resulullah aleyhissalatu vesselam çocuklarla şakalaşmada insanların en önde olanıydı."
El Bera (ra):
"Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellemi Hasan omuzunda iken gördüm�"
"Peygamberimiz (sav) kızı Hz. Fatıma (ra)'ya şöyle derdi: 'Haydi şu oğullarımı (Hasan ve Hüseyin) çağır bana!' Ondan sonra o ikisini göğsüne basar, koklardı."
Ya'la İbnu Mürre (ra) Peygamberimiz (sav)'in çocuklara olan sevgisine, onlarla nasıl şakalaştığına dair şunları anlatmıştır:
"Bir grup ashab, Resulullah ile birlikte aleyhissalatu vesselam'ın davet edildiği bir yemeğe gittiler. Yolda torunu Hüseyin'e rastladılar, çocuklarla oynuyordu.
"Resulullah (sav) çocuğu görünce ilerleyip cemaatin önüne geçip onu tutmak için ellerini açtı. Çocuk ise sağa sola kaçmaya başladı. Resulullah da onu takliden sağa sola koşarak, tutuncaya kadar peşinde koştu. Yakalayınca ellerinden birini çenesinin altına diğerini de ensesine koyup öptü ve 'Hüseyin bendendir. Ben de Hüseyindenim. Kim Hüseyin'i severse Allah da onu sevsin. Hüseyin sıbtlardan bir sıbttır (torun)' buyurdu."
Hz. Enes (ra)'in bildirdiğine göre Resulullah (sav), "dünyadaki iki reyhanım" dediği torunları Hasan ve Hüseyin'i sık sık yanına çağırtıp onları koklar ve bağrına basardı.
İbnu Rebi'ati'ibni'l Haris (ra) diyor ki:
"Babam beni, Abbas (ra)'da oğlu el-Fadl (ra)'ı Resulullah'a gönderdi. Huzurlarına girdiğimiz zaman bizi sağlı sollu oturttu ve bizi öylesine sıkı kucakladı ki daha kuvvetlisini görmedik."
Resulullah (sav)çocuklara olan sevgisini gösterirken sıkça onların başlarını okşardı ve onlara hayır duaları ederdi. Örneğin Yusuf İbni Abdillah İbni Selam (ra), "Hz. Peygamber (sav) beni Yusuf diye isimlendirdi, başımı okşadı" der. Amr İbnu Hureys (ra) ise annesinin kendisini Hz. Peygamber (sav)'in huzuruna götürdüğünü, Resulullah (sav)'ın başını okşayıp bol rızka kavuşması için dua ettiğini, Abdullah İbnu Utbe (ra) de beş-altı yaşlarındayken Peygamberimiz Efendimizin başını okşayarak, zürriyeti ve bereketi için dua ettiğini hatırlayabildiğini anlatır.
Hz. Muhammed (sav)'in çocuklara gösterdiği ilgili ve sevgi dolu tavrı, Ebu Hüreyre (ra) de şu örneklerle anlatmıştır:
"Meyvenin ilk çıkanı getirildiği zaman Resulullah (sav) şöyle derdi: 'Allah'ım Bize, Medinemize, meyvelerimize, müdd ve saımıza (yani ölçeklerimize) kat kat bereket ver' diye dua ederdi. Sonra meyveyi orada bulunan en küçük yaştakine verirdi."
"Çocuğa karşı yumuşak davranmak Allah Resulü'nün adetlerindendi. Allah Resulü bir seferden döndüklerinde çocuklar kendilerini karşılarlardı. Allah Resulü de durur sahabelerine çocukları kaldırmalarını emrederdi. Onlar da çocukların kimini Allah Resulü'nün önüne kimisini terkisine bindirir ve bazılarını da kendileri bineklerine alırlardı."
"Resulullah (sav) Hz. Fatıma'nın evinin avlusuna geldi ve oturdu. 'Burada çocuk var mıdır?' diye sordu. Hz. Fatıma'nın çocuğu (Resulullah'ın torunu), süratle koşarak geldi ve Resulullah'ın boynuna sarıldı. Resulullah çocuğu öptü."
"Çocuklarla o kadar içice olmuştu ki, bir defasında yarış yapan çocukları görmüştü de, onların neşesine katılmak için birlikte koşmuştu."
Cabir İbnu Semüre (ra) de aynı konuda şunları anlatmıştır:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam'la birlikte ilk namazı kıldım. Sonra aleyhissalatu vesselam ehline gitti. Onunla ben de çıktım. Onu bir kısım çocuklar karşıladı. Derken onların yanaklarını bir bir okşamaya başladı. Benim yanağımı da okşadı. Elinde bir serinlik ve hoş bir koku hissettim."
Kız çocuklarının doğar doğmaz öldürüldükleri bir dönemde peygamber olarak görevlendirilen Hz. Muhammed (sav), kız çocuklarını da erkek çocuklardan ayırmamak gerektiğini, kız çocuklarını öldürmenin günah olduğunu bildirmiş, ve hepsine eşit sevgi ve ilgi göstererek, topluma da güzel bir örnek olmuştur. Peygamberimiz (sav)'in kız çocuklarındaki güzel özellikleri vurguladığı sözlerinden biri şudur:
"Kız ne güzel evlattır. Şefkatli, yardımsever, munis, kutlu ve analık duyguları ile doludur."
Peygamberimiz (sav) sevgisini hem sözleriyle hem de davranışlarıyla gösterirdi. Çocuklara onları sevdiğini söylerdi.
Peygamber Efendimiz, çocuklara olan şefkatinde hiçbir ayırım gözetmezdi. Kendi çocuklarına ve torunlarına gösterdiği sevgi ve merhametin aynısını diğer Sahabî çocuklarına da gösterirdi. Halid bin Said (ra), Peygamberimiz (sav)'i ziyarete geldiğinde yanında küçük kızı da vardı. Habeşistan'da doğduğu için, Peygamberimiz (sav) ona ayrı bir yakınlık gösterirdi. Bir seferinde Peygamberimiz (sav)'in eline işlemeli bir kumaş parçası geçmişti. Hz. Halid'in kızını çağırttı ve ona verdi, sevindirdi.
Cemre o sıralar küçük bir çocuktu. Babası alır, onu Peygamberimiz (sav)'in huzuruna götürür, derdi ki: "Yâ Resulallah, şu kızım için Allah'a bereketle dua eder misiniz?" Peygamber Efendimiz Cemre'yi kucağına oturttu, elini başına koydu ve bereketle dua buyurdu.
Peygamberimiz (sav)'in yardımcısı Hz. Zeyd (ra)'in oğlu Üsame (ra) Peygamber Efendimiz ile ilgili şunları anlatmıştır:
"Resulullah bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur; sonra ikimizi birden bağrına basar ve 'Ya Rabbi, bunlara rahmet et. Çünkü ben bunlara karşı merhametliyim' diye dua ederdi."
Bazı kimseler, Peygamberimiz (sav)'in çocuklarla oyun oynamasını, onlarla ilgilenmesini anlamıyorlardı. Bir defasında Akra bin Habis (ra), Peygamberimiz (sav)'i, Hz. Hasan'ı öperken gördü ve şöyle dedi:
"Benim on çocuğum var. Şimdiye kadar hiçbirini öpmedim." Bunun üzerine Peygamberimiz, "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyurdu."
Peygamber Efendimiz mübarek evladı Hz. İbrahim'i de, süt annesinin evinde sık sık ziyarete gider, şefkat ve merhametini göstererek, başını okşar, bağrına basardı. Peygamber Efendimizin hizmetkarı Hz. Enes (ra), ilgili bir hatırasını şöyle anlatır:
"Ben ev halkına Resul-i Ekremden (sav) daha şefkatli, daha merhametli davranan bir kimse hayatımda görmedim. İbrahim, Medine'nin Avali kısmında sütannesinin yanında bulunurken, Peygamberimiz onu görmeye gider, biz de beraberinde bulunurduk... Peygamberimiz içeri girer, oğlunu alır, öper, sonra dönerdi... Yine bir gün gittiğimizde Resulullah çocuğunu getirtti, bağrına bastı. Ona bazı sözler söyledi, onunla konuştu."
Hazret-i Ali anlatıyor:
"Peygamber Efendimiz bize ziyarete gelmişti. O gece bizde kaldı. Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Bir ara Hasan su istedi. Peygamberimiz hemen kalktı ve su kırbasından bir bardak su aldı, çocuğa verdi�"
Peygamberimiz (sav), ayrıca müminlere çocukları arasında adaletle davranmalarını hatırlatmış ve şöyle demiştir:
"Allah'tan korkun. Çocuklarınızın size itaatli olmalarını istediğiniz gibi siz de onların aralarında adaletle davranınız."
"Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever"
Peygamberimiz (sav) çocukların eğitilmeleri ve güzel ahlak ile terbiye edilmeleri üzerinde de durmuş ve bu konuda birçok tavsiyede bulunarak yol göstermiştir. Peygamberimizin (sav) bu konudaki sözlerinden bazıları şöyledir:
"Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha üstün bir miras bırakamaz."
"Çocuğun, babası üzerindeki haklarından biri ismini ve edebini güzel yapmasıdır."206
"Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın..."
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), her konuda olduğu gibi, çocuklarla ilgilenmesi, onlara gösterdiği sevgi ve şefkat ile müminlere en güzel örnektir. Peygamberimiz (sav) "Küçüklerimize şefkat etmeyen ... bizden değildir" diyerek, çocuklara gösterilen şefkatin önemini belirtmiştir.
Saturday, March 3, 2007
Kader
Dun arkadaslarla sohbet ederken konu dondu dolasti kader konusuna geldi. Kader konusu cok hassas bir konu, insani veli de eder deli de. Veli etmesi kaderin varligini bastan kabul etmek, yuce yaraticinin herseyi bilip ona gore kaderimizi yazmis olmasina baglamatan geciyor. Yani kadermizi cizmede bizim dogrudan rolumuz var, ve kader surekli yenilenip yaziliyor her bir canli icin. Kaderi etkileyen en onemli etkenlerin basinda bizim kendimize ve baskalarinin bizlere ettigi dualar geliyor, ve tabiki Allah in takdiri. Diger deli olma yoluda aslinda cok kolay. Sorgulamay baslayacaksin, niye benim kaderim boyle niye onlarin kaderi boyle. Benim ne sucum varda bu boyle oldu turunden insani isyana goturen yollar. Bu deli eden yol insani gercekten sonu olmayan belirsizlikler yolu gibi gorunebilir ama sonucta ondan cikmakta insanin elinde. Kaderler ilgili her kitabi okumamamk lazim. Onunla alakali guvenilir kaynaklari cevremize sorup ogrenmek lazim, yani tercih sonucta bizim. Simdi bu yaziyi ben yazmak istedim, Allah da nasip etti yani kaderimi bu yonde yaratti ki oldu. Sonucta o istemeden bir yaprak yerinden oynamaz denmiyormu. Onun icin birbirimize, once en yakinlarimizdan baslamak uzere hayirli dualar edelim, ve kendimizide unutmayalim tabiki. Bu arada dua edeceginiz arkadasiniz illaki sizin dininizden olmasi gerekmiyor, herkese dua edebilirsiniz. Sonucta takdir O na kalmis...Isleriniz gonlunuzce, rast gitsin ve O sizi her iki dunyada sizleri mutlu etsin insallah...Amiiiin. Zaten biz Turk toplumu degilmiyiz cocuklarimiza ve evde besledigimiz hayvanlarimiza kader ismini veren...Ama korune korune bir kadercilik degil bu, calisip didinip ve dua etmek var. Yani elinden geleninin en iyisini yapmaya calismak, ve sonucunu Allah a birakmak ve hayirlisi olsun diye dua etmek. Kaderin devamli degisik vesilerle yenilendigini untmayaraktan...
Subscribe to:
Posts (Atom)